Herkesçe bilinen bir gerçektir
ki, çocuk sahibi olan veya çocuk bakan kadınların büyük çoğunluğu erkeklerin
anlayamadığı bir biçimde çocuğun yemek yemesiyle ilgili kafayı bozmuştur.
Dilimizde “mutluluk” ve benzeri coşkulu kelimelerin sözlük anlamları arasına
eklenmesi gereken bir ifadedir “yemek yiyen çocuk”.
Yazının devamına geçmeden önce
belirtmeliyim ki, herhangi bir psikoloji, beslenme/diyet veya tıp eğitimim veya
bu konuda herhangi bir sertifikam yok. Paylaşacaklarım sadece ve sadece bir
anne olarak deneyimlediklerimdir. Bu nedenle yazının devamında bahsedeceklerim sadece
bir arkadaş tavsiyesi mertebesindedir. Her çocuk/ebeveyn için geçerli
olmayabilir.
Neşeyle oyun oynayan bir çocuk
gördüğümüzde çok dikkatimizi çekmeyebilir belki, ama yemek yiyen (hele de
iştahla ve kendi kendine yiyorsa) bir çocuk gördük mü, dudak kemirerek “Maşallah!”
deriz içimizden veya sesli sesli. Çocuklara eşlik eden hanımların birbirleriyle
ilk diyaloglarında da, genelde “yemek yemesi nasıl?”, “iştahı yok hiç!”, “zorla
yiyor..” gibi hep boğaz muhabbetleri zamanın çoğunu işgal eder. Erkekler
genellikle bu “Çocuk aç!” telaşesine anlamsızca bakarak katılırlar. Yanlış
anlamayan beyler, sizi sonuna kadar destekliyorum. Doğru olanı yaptığınıza
inanıyorum!
Genel olarak ailelerin en büyük
sıkıntısını teşkil eden bu yemek yeme alışkanlığı ile ilgili olarak belki
birilerine yardımcı olur amacıyla tecrübelerimi ve okuduklarımdan elde ettiğim bilgilerimi
paylaşmak istiyorum. Çocuk bekleyen ya da çocuk sahibi olan ailelere yardımcı
olması dileğiyle.
Afacan diyeceğim bizim minik
delikanlıya. 3 yaşına girecek neredeyse. Onun sofra ve yemek alışkanlıkları ile ilgili
deneyimlerimizi özetle paylaşmak istiyorum.
Henüz 2 aylıktı bizim Afacan
bizimle ilk sofraya oturduğunda. Yemek masasının bir köşesine koskoca anne
kucağını koyuyorduk. Onun karnı tok oluyordu, ancak yemek saatinde biz yemek
yerken bizimle sofrada vakit geçiriyordu. Küçük olmasının verdiği heyecanla her
türlü hareketi dikkatle izlemeye çalışarak geçirirdi zamanını. Ama istisnasız
her sofrada, evde ya da misafirlikte olalım mutlaka bize eşlik ediyor ve yemek
saatini bizimle sofrada geçiriyordu.
6 ayı dolana kadar sadece anne
sütü verilmesi tavsiye edildiği için, bu süre zarfında herhangi bir gıda
vermeden –belki sadece diş kaşımak amacıyla silikon bir kaşık veriyorduk- sadece
sofra kavramına alışabilmesi için yanımızda olmasına dikkat ettik.
6 ayını doldurmak üzere iken
sofrada bizimle beraber yemek yermişçesine ağzını hareket ettirmeye, hatta ağız
şapırdatmaya başlamıştı bile. Doktorumuzun da hazır olduğunu teyit etmesi ile
birlikte ilk ek besinlerimizi vermeye başladık. Doktorlar arasında çok farklı
görüş ve uygulamaların olduğunu farketmişsinizdir. Bu noktada bizim ailecek kabul
ettiğimiz görüş; çocuğun 1 yaşına kadar sadece anne sütü ile beslenebileceği,
ancak ek gıdaların çocuğun damak zevkinin oluşması ve farklı besinlere alışabilmesi
için önemli bir süreç olduğudur. Bu nedenle bu süre zarfında az miktarda
çeşitli meyve ve sebzelerden “tatmasına” imkan sağladık, ancak asla bunlarla “doymasına”
uğraşmadık.
Burada dikkat edilmesi gereken
ilk önemli nokta, çocuğun ilk kez tatması nedeniyle bazı lezzetleri hemen sevmeyeceğini
baştan kabul etmek. Bu nedenle hoşlanmadığını düşündüğünüz bir yiyeceği
bekleyip bir kaç gün sonra tekrar deneyebilirsiniz. Yemek ve sofra alışkanlığında
herşeyden önce “ısrar” kesinlikle tehlikeli bir yaklaşım.
* * *
Bebeğinizin anne sütü düzeni
değiştiğinde ve artık öğün düzenine geçtiğiniz sürede kitaplarda veya mama
kutularının üzerinde yazan ölçüleri referans olarak alabilirsiniz. Ancak şunu
unutmayın ki, bebeğinizi gözlemleyerek gerekli ayarlamaları yapmak bir ebeveyn
olarak sizin göreviniz. Bazı çocukların mideleri küçüktür, bazılarının ise tam
tersi. Bu durumda, sırf kitap veya başka bir kaynak 100ml diyor diye 100ml mamayı
bebeğinize içirmeye çalışmak, içmeyince de yeterince yemiyor diye üzülmek doğru
bir tutum olmayabilir. Bu yaklaşımla bebeğinizin midesini rahatsız edecek kadar
besleyebileceğinizi de unutmayın. Bazı bebeklerin bebek reflüsü, vb. sorunları yaşayabileceği
ve çok beslendikleri takdirde rahatsızlıklar ortaya çıkabileceğini unutmayın.
1 yaşına yaklaştıkça çocuklarımız
daha bilinçli hale gelirler. Bu süreçte yemek yemek konusundaki tavrınız ileriki
yaşlardaki yemek alışkanlığını doğrudan etkileyeceği için çok dikkatli
davranmak gerekir. Genel olarak dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır.
Bu kuralları çocuğunuz 3-4 yaşına geldiyse de uygulayabilirsiniz. Henüz yemek
yemeye yeni başlıyorsa da erkenden alıştırabilirsiniz. 3-4 yaşına gelmiş ve
belli bir alışkanlık kazanmış olan çocuklar için belki bir nebze daha fazla güç
sarfetmek ve sabretmek gerekir. Ancak doğru uygulamaların, her yaştaki çocukta
sonuç verdiğini yakın çevremdeki ailelerde gördüğüm için söylüyorum, “her zaman
umut vardır!”.
* * *
Öncelikle, görmekten en
rahatsızlık duyduğum uygulama (lütfen bunu ukalalık olarak algılamayın ancak
gerçekten anlayamadığım bir durum) salonun ya da mutfağın bir köşesinde akşam sofrası
(veya hangi öğünse) kurulmadan önce, mama sandalyesinde, karnı ailenin diğer
fertlerinden ayrı olarak doyurulan çocuk... Ya ebeveynlerin sakin bir akşam
yemeği yeme arzusundan, ya da çocuğun öğünlerinin aile saatlerine göre
ayarlanmamasından kaynaklanan, ama neticede çocukta sofra kavramının oluşmasını
engelleyen bir tablodur bu. Oysa çocuğunuzun günün belli saatlerinde ailenin
bir masa başında bir araya gelerek yemek yendiğini anlayabilmesi ve bu uygulamaya
dahil olabilmesi için mümkün olduğunca ailesi ile birlikte sofraya oturması
gerekir. Yalnızca yemek yemek için değil, sofrada tanık olacağı aile sohbetleri
çocuğunuzun konuşmayı söktüğü süreçte -size katılabilmek için- daha hevesli olmasını
sağlayabilir. Ayrıca ayrı bir odada tek başına uyuyan, akşam erkenden yatağına
gönderilen, kısacası başka konularda aile birliğinden ayrı muamele gören çocuk
için o sofrada sizinle yer sahibi olmak tahmin edemeyeceğiniz kadar değerlidir.
Sofra uygulamasını sadece sizin
akşam yemeklerinde uygulamanız yeterli değildir. Gün içerisinde eğer çocuğunuza
anneniz veya bir yardımcı bakıyor ise, onların da kahvaltı ve öğlen yemekleri
için sofra kurduğundan emin olmanızı öneririm. Ben Afacan ile ilgilenen
bayanlara (şu ana kadar 2 farklı kişi baktı) ve annelerime, yemekleri mutlaka
mutfak masasında yemelerini ve kendileri yemek yemeseler bile mutlaka bir
bardak çay dahi olsa alıp, Afacan ile
birlikte masaya oturmalarını salık verdim. Arada bir bu uygulamadan kaytardıklarını
yakaladığımda hemen uyarıyorum. Çünkü çocuk farklı uygulamalara maruz
kaldığında bunu davranışlarından hemen anlayabiliyorsunuz. Bu noktada da,
dikkatle çocuğunuu gözlemlemeniz gerekiyor.
Çocukların beslenmesinde yapılan (benim
açımdan) en büyük hata ise “yesin de nasıl olursa olsun” yaklaşımıdır. Maalesef
bu yaklaşımla, sırf çocuk aç kalmasın diye (not olarak geçmeden edemeyeceğim, bir
çocuk asla aç kalmaz!) televizyon izlerken veya oyuncaklar ile oynarken,
kısacası çocuk tam olarak neler olduğunun farkında olmadan yemek yedirmek
çocuğun karnını doyurmak değil, sadece midesini doldurmaktır. Ne farkı var? Diyebilirsiniz.
Çocuklarımıza kaşık çatal tutmayı, çiğnemeyi, yutmayı , içmeyi öğretmiyoruz,
kendileri zamanla çözüyorlar zaten. Bizler sadece yardımcı oluyoruz. O halde
yemek konusunda çocuklarımıza ne öğretebiliriz ki? İşte önemli olan nokta bu.
Çocuk açlık hissinin ne olduğunu ayırt edemez henüz bebekken. Bu nedenle bebekler,
hemen her sıkıntılarında anne memesinden
veya emzikten medet umarlar. Çünkü bildikleri tek rahatlama ve sorun giderme
yolu emmektir. Oysa çocuklarımız büyüdükçe daha farklı hisleri de yaşamaya
başlarlar. Bunların her birinin ne anlama geldiğini ve bu hisleri (eğer
gerekiyorsa) nasıl tatmin edeeklerini, nasıl yok edeceklerini öğretmemiz
gerekir çocuklarımıza. İşte açlık da bu hislerden biridir. Çocuk açlık hissini
yaşamalı, akabinde yemek yemek eylemini gerçekleştirmeli ve açlığın verdiği
rahatsızlık hissinden kurtulduğunu anlamalı. İşte yemek alışkanlığı kazandırmak
adına çocuklarımıza ilk öğretmemiz gereken budur. Açsan, yemek yersin, geçer!
Oysa bizler oyuncaklarla veya televizyonla dikkatini dağıtarak çocuğun hem
açlığını hissetmemesini sağlıyoruz hem de yemek yediğini farketmemesine sebep
oluyoruz. Sonuç olarak kendine geldiğinde midesi şiş bir çocuk oluyor elde.
Ancak öğrenilen bir davranış yok... Yine burada oldukça hafif örnekleri verdiğimi
söylemek istiyorum. Bu iki yönteme ek olarak, rüşvetle yemek yemeye ikna edilen
çocukları veya burnu kapatılmak suretiyle ağzını açmaya zorlanan talihsiz çocukları da unutmamak gerekir.
Tüm bu yöntemleri bugün
çocuğunuzun karnını doyurmak ve rahat bir “oh!” çekebilmek için kullanabilirsiniz.
Ancak unutmayın ki, yanlış beslenme alışkanlıklarına sahip bireyler yetişmesine
katkı sağlamış oluyorsunuz. Bugün obezitenin, bilinçsiz beslenmenin ne kadar
büyük bir tehdit olduğunu artık hepimiz öğrendik.
Peki ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
Öncelikle yukarıda da ifade ettiğim gibi, çocuk aç kalmaz, biraz aç kalırsa da
bu onu öldürmez, hasta etmez (uzun süreli açlıktan bahsetmiyorum, yanlış
anlaşılmasın). Yapılması gereken ilk şey eğer henüz beslenme programı
oluşturuyorsanız miktarlar ve yemek saatleri için kabul edilebilir limitler
belirleyin. Çocuğunuzun yaşını ve mide/yemek yeme kapasitesini iyi anlayın. Bu
ölçülerde asla ve asla başkalarının çocuklarını baz almayın, onlarla
kıyaslamayın, bu konuyu kendinize dert edinmeyin.
Bazı yiyeceklerin diğerlerinden
daha uzun süre tok tuttuğunu mutlaka hatırlayın, yemekleri buna göre ayarlayın.
Yemekleri belirlerken çeşitliliğe önem verin. Çocuğunuzun aynı şeyi (ne kadar
faydalı bir besin olursa olsun) tekrar tekrar yemekten sıkılacağını unutmayın.
Çocuğunuz örneğin bir öğünde
iştahı yok ve yemek yemek istemiyorsa zorlamayın ve yemek yememe hakkını
kullanmasına izin verin. Ancak siz o sırada sofrada yemek yiyorsanız sizi yemeğinizden
kaldırmasına izin vermeyin. Yemek yediğinizi ve bitirene kadar onunla
ilgilenemeyeceğinizi açıkça ifade edin. Böylece sizinle yemek yemese bile sofra
prensibinizi öğrenmiş olacaktır.
Herhangi bir öğünü atlayan
çocuğunuza acıktığı zaman telafi için aynı öğünü vermeyin. Yani öğlen yemek yemek istemeyen
bir çocuk saat 15.00 civarında acıktığını belli ederse öğlen yemeğini bu saatte
yemesine izin vermeyin. Bunu yerine planladığınız bir ara öğünü sunun. Böylece
akşam yemeği saati geldiğinde acıkmış olacak ve sizinle sofraya katılmak isteyecektir.
Bazı çocuklar süt içme alışkanlığını yoğun bir şekilde sürdürmek ister. Yine bu
konudaki düşüncem süt porsiyonlarını sabah kahvaltısı ve akşam uyku öncesine
saklamanız ve gün içerisinde (katı beslenmesine engel olacağı için) süt içmesine
mümkün olduğunda izin vermemenizdir.
Biz Afacan la ikindi ara öğününün
akşam yemeklerine engel olduğunu farkettiğimiz için bu ara öğünü (ufak meyve
porsiyonları hariç) kaldırdık. Aile olarak erken saatte akşam yemeği yediğimiz ve Afacan da ikindide fazla kaçırdığı için ikindi öğünleri düzenimize aykırı idi. Kaldırdık!
Sizler de çocuğunuzun düzenini aile
düzeninize mümkün olduğunca yakın tutmaya çalışın. İnanın çocuklar için ailenin
bir parçası olduğunun vurgulanması çok kıymetli... Tabi ki eğer eşlerden biri
çok geç geliyor, akşam yemekleri 8-9 a sarkıyorsa bu durumda evde olan eşin
çocuklarla erken bir sofra kurması daha uygun olur sanıyorum. Ayrıca ne olursa
olsun çocuğa kendi başına yemek yemek öğretilmeli ve gerekli durumda kendin
yemelisin diyerek eğer yine itiraz ediyorsa ilgilenilmemeli, ve kesinlikle anne
veya baba pes edip kendisi yedirmemeli. Bu kalıcı bir alışkanlığa sebep
olabileceği gibi, çocukların kontrolü ele alma, size istediklerini yaptırma
adına atılmış adımlarından biri de olabilir. Unutmayın, önemli nokta “Aldırmayın!”,
ya da çok kafaya taksanız bile bunu asla çocuğunuza belli etmeyin. Yemek yeme
ile sizin dikkatinizi çekebileceğini, sizi ele geçirebileceğini düşünmesine
izin vermeyin!
Bir diğer önemli nokta ise
çocuklar için hazırlanan yemekler. Ek besine yeni başlanan dönemlerde sebzelerin
meyvelerin püre yapılması, mümkün olduğunda sadece yiyecekler hazırlanması
tavsiye edilir. Ancak çocuğunuz 1.5 yaşına ulaştığında artık damak zevki de
size emanettir. Bu nedenle hazırladıklarınızın sadece besleyici olmasına değil
lezzetli olmasına da özen göstermelisiniz. Ben Afacan için hazırladığım her
gıdayı önce kendim tadarak “Ben yer miyim?” diye test ediyordum. Gerek gördüğüm
durumda labne peyniri, kimyon, nane, kekik, karabiber, tatlı toz biber gibi katkılar
ile lezzetli hale getiriyordum. Hiç de şikayeti olmadı!
Yiyecekleri hazırlarken püre/lapa
formatından uzaklaşmaya özen göstermeniz, giderek daha iri taneli yemekler tercih
etmeniz çok önemli. Yoksa çocuklar sadece çorba, makarna veya robotta çekilmiş yiyecekler
gibi yumuşak gıdalara fazla düşüyorlar ve örneğin bir biber dolması veya kabak
yemeği yedirmek hayal olabiliyor. Afacan ın şu an olmasa da 1.5-2 yaş sürecinde
en sevdiği yemeklerin ıspanak ve zeytinyağlı kereviz olduğunu söylemem
gerekiyor. Şimdi ise palamut başta olmak üzere balıkseveriz. Burada belirli bir
zaman sonra yemekleri çocuğa özel yapmaktan vazgeçmeye dikkat edin. Aynı şeyi
yemek/içmek de önemli bir motivasyon çünkü. Sizin yediğiniz yiyecekleri sofrada
sizinle beraber yemesi onu daha da motive edecektir. Minik yavrunuz, sabah
kahvaltılarında ıhlamur veya soğuk suya biraz dem ile hazırlayacağınız çay
sayesinde sizinle aynı şeyi içtiğini düşünebilir ve daha keyifle kahvaltı
edebilir.
Belki daha çok fazla şey var
söylenecek ancak şimdilik burada bırakıyorum. Özetleyecek olursak aşağıdaki
maddelere dikkat etmenizi tavsiye ediyorum bir anne olarak;
- Yemek yerken oyun oynanmamalı, televizyon izlenmemeli veya yemek haricinde başka bir şey ile ilgilenilmemeli, sadece yemek yemeye odaklanılmalı
- Çocuk mümkün olduğunca ev halkı ile beraber ve aynı saatte sofraya oturmaya alıştırılmalı
- Her türlü yemek yeme aktivitesi mutfak masasında veya evde bu iş için ayrılmış alanda gerçekleştirilmeli
- Yemeklerin besin değerlerine ek olarak yenilebilir olması, lezzetli olmasına özen gösterilmeli
- Çocuğun yemek yememesi hiç bir zaman sorun edilmemeli (haslatık durumları için elbetteki gözlemlemeli), çocuk açlık hissedip kendi yemek yemek isteyene kadar ısrar edilmemeli
- Öğün düzenlerini bozmayacak şekilde ara öğünler ayarlanmalı. Herhangi bir öğünde aşırı derecede yemek yemesi engellenmeli
- Çocuk sofraya oturmak istemiyorsa ısrar edilmemeli ancak aile bireylerinden herhangi biri yemeğinden fedakarlık edip çocuğa eşlik etmemeli, sofraya oturan çocuk yanlız kalarak sa sofra prensibini öğrenebilir
Çocuğunuzu doyururken, ona
yaptığınız muameleyi önce kendinize yapılıyormuş gibi düşünerek değerlendirin.
Hazımsızlık çektiğimizde yemek yemek istemeyiz. Reflümüz varsa yemek yemek veya
fazla sıvı almak daha fazla yanma hissi verir. Uzun süreli kabız olduğumuzda karın
bölgemizde baskı hisseder ve yemek yemek istemeyiz (Afacanın kabız olduğu
zamanlarda 3 gün kadar süt ve meyve harici bir şey yemediğini bilirim, panik
yok!). Bütün bu sorunları çocuklarımız da yaşayabilir. Bunu unutmayalım.
Motive etmek amaçlı son bir
önerim de; mutfakta tehlikeli olmayacak bir yerde (bir alt dolap veya raf
olabilir) yemesine izin verdiğiniz bazı gıdaları çocuğunuzun erişimine açabilir
ve kendisine istediği zaman oradan bir şeyler atıştırabileceğini
söyleyebilirsiniz. Örneğin erişilebilir bir yerde bir kaç kutu süt, kuru meyve,
biraz çocuk bisküvisi veya galeta bulundurmak çocuğunuzun açlık hissini
anlaması ve bastırmak için ne yapması gerektiğini öğrenmesi, daha da önemlisi
kendi rızasıyla bir şeyler yemeye alışması için çok yardımı olacaktır. Yaşı
büyüdükçe fındık, ceviz gibi yemişleri
de erişebileeği yerlere koyabilirsiniz. Bizim Afacan ebatlarına gelip e
buzdolabını açmaya başladığı zaman zaten istediğini yiyecektir.