27 Mart 2013 Çarşamba

Çocuklu Mekanlar Komedyası


Bazılarınız bu yazımı eleştirel, çok bilmiş ve hatta ukalaca bulabilirler. Saygı duyarım... Ancak amacım eleştirmek değil, zaten paylaşacaklarımın eleştirilecek yanı da yok maalesef. Eğrisi doğrusu gün gibi ortada. Sadece paylaşacaklarımın bana yaşattığı dehşet hislerini bazılarınızın anlayacağını ve paylaşacağını umut ediyorum... Yalnız olmadığımı bilmek istiyorum yani bir anlamda...

Haftanın 2 günü okulumuz yok henüz. Bu iki günü çoğunlukla oğlumla beraber geçiriyoruz. Havaların hafiften ısınmaya başlaması ile günü evde geçirmek anlamsızlaşınca, biz de çocuklu mekanlara doğru kaydırdık günlük programımızı. Bundan keyif almam gerekiyor aslında, oğlumla dışarı çıkmaktan, başka çocuklarla oyun kurmasını izlemekten, vs. vs. Ancak maalesef son dışarı çıkma deneyimlerimin hepsinde benim için kalp krizine teğet hislere boğuldum. Sebep? Anne olanlar bilirler, anne olduktan sonra tüm çocuklara karşı bir annelik içgüdüsü gelişiyor. Sizin olsun olmasın çocuklara karşı bir korumacılık peydah oluyor. İşte hem bu duygularla, hem de oğlumun gördükleri karşısında sorduğu sorulara cevap verememenin sıkıntısıyla oldukça stresli zamanlar geçirdim diyebilirim.

Çocuk parkımıza gittiğimiz bir gün fara tutulmuş geyik gibi kalakaldım bir kaç dakika sonra parkın ortasında. Bir film sahnesi düşünün, ortadasınız, çevrenizdeki her şey absürt bir filmin parçası gibi, alabildiğine mantıksız, komik ama trajikomik, gülemiyorsunuz...

Bir kız çocuğu kaydırakların merdivenlerine tırmanmak üzere iken, babaannesi olduğunu anladığım bir kadın tarafından "Hayır, buraya gel çiçek toplayacağız" diyerek kolundan zorla çekiştirilerek çimenlere götürülüyor. Kızcağızın yüzündeki ifade içler acısı... Parktan ayrılana kadar çocuk hiç bir oyuncağa temas edemiyor.

Bir başka kız çocuğu salıncaktan inmek istemiyor, babaannesi olduğunu söyleyen kadın tarafından "peki sen inme ben gidiyorum, sen burada tek başına kal" repliği ile çocukcağıza "terkedilme, yalnız kalma korkusu" aşılanıyor bir güzel. Oğlum soruyor bana, "aa teyze gidicek  kardeş burada mı kalacak?" Kadının yanında, siz olsanız ne cevap verirsiniz? Nasıl açıklarsınız? 

Parkta sürekli gördüğüm bir başka çocuğa takılıyor gözüm, yalnız bu çocuğu parkta hiç oyun oynarken görmüyorum, hep annesi tarafından tam bir oyuncağa binecek iken geri çekilip ağzına bir şeyler tıkıştırılırken, sürekli beslenirken görüyorum garibi. Saat yaklaşık 11.45 idi sanıyorum, annesi 1 portakal, 1 muz (normal boy!) 2 dilim bebek ekmeği yediriyor. Parktaki tüm "nineler" dudak ısırarak izliyor çocuğu, ve torunlar tembihleniyor, "bak kardeş ne güzel yiyor büyümüş, sen de böyle yemezsen küçücük kalacaksın". Bahsettiğim çocuk epey irice bir bebiş, maalesef çok sağlıklı görünen bir kilodan bahsetmiyorum. Annesi, yedirirken maşallah diyenlere, " daha şimdi eve gideceğiz, öğlen çorbamızı yiyip uyuyacağız, sonra uyanınca da meyve ve yoğurt yiyeceğiz" diye ballandıra ballandıra anlatıyor. Benim mide bir dünya oluyor tabi... Ha bu arada evde kek çırpma çörek yapma gibi şeyleri kesinlikle yapmıyormuş hanım efendi, sadece meyve yoğurt ve bebek ekmeğine izin veriyormuş. "Ben ikindide evde kek ya da sebzeli çörek yapıyorum" diyen bir anneye böyle dedikten sonra arkasını dönüp gidiyor cicim...

Bu sırada biz salıncaklara geçmişiz, 15 aylık bir bebiş anneannesi olduğunu daha önceden de bildiğim bir hanımın "oldukça!" uzaktan gözetiminde etrafta gezinirken, ani fakat önceden kestirilebilir bir deparla Alp' in salıncağının önüne atıyor kendisini. Son anda yakalayıp kaldırıyorum çocuğu, uzaktan çekirdek çıtlayarak (kabukları parkın zeminine atılıyor) anneannenin tepkisine isyanlardayım "nereye gidiyorsun gel buraya yanımda dur!" Hani vardı ya "Yasaklar" Zeki&Metin in sahne aldığı, minik minik minik kelebek, dur masumca uçmak ne demek? İşte aynen o hesap!!!


Genel olarak parkta çocukların rahat bırakıldığı, düştüğü kalktığı, yönetilmeden oynayabildiği, yahu hepsini geçtim, gerçekten oyun oynayıp enerji atabildiği bir sahne arıyor gözlerim, çok nadir yakalayabiliyorum.

Çocuk eğlence merkezinde vakit geçirdikten sonra kapıya yöneldiğimiz alışveriş merkezinde önümüzdeki küçük bir kız -5 yaşlarında sanırım- düşüyor yere, ve beklendiği gibi "anneee" diye ağlamaya başlıyor. Elini uzatmak bir yana dursun, anne hanım "dediğim gibi elimi tutmadın düşünce de ağlamaya hakkın yok!" diyerek reddediyor kızı. Anne desteği, sevgisi koşulsuz değil mi? Ben mi yanlış biliyorum? "Dediğimi yapmazsan seni sevmem, yanında olmam" bu mu çocuklarımıza öğretmek istediğimiz? "İşte bu nedenden elimi tutmanı istemiştim, düşme diye" diyemez miydi? Arabaya ulaşana kadar kızcağızın teselli edilmeyen ağlamasını içim acıyarak dinledim.

Alp ile ilgili yaşadığımız ilginç dönemlerde, diğer anne-babaların tercübelerini almak amacıyla forumları gezdiğimizde, okuduğumuz bazı mesajlar insanın kanını donduran cinsten. Zavallı eşim bir hata edip tuvalet eğitimi konusunda arama motorlarından ulaştığı bazı kadın forumlarında bazı annelerin mesajlarını okumuş; çok azarlayarak eğittim, tehdit ediyorum, bak altını temizlemem diye korkutuyorum işe yarıyor şeklinde mesajları okuduktan sonra dehşetle bana anlatmıştı. 

Bir de siz ne kadar dikkatli olursanız olsun, sizin yerinize çocuğunuza bunları uygulayanlar var. "Bak anne bir daha getirmez seni buraya!" ya da "Aa bak yoksa hasta olursun, doktora götürürler iğne vururlar sana!" gibi tam anlamıyla dış kapının dış mandallarının bir anda çocuğa sarfediverdiği bu laflar, takiben sizin sakin bir ortamda çocuğun bu sözleri kayıtlardan çıkarması için döktüğünüz diller...

Çocuk istismarı konusu çok hassas bir konu, özellikle anneler için. İstismar deyince akla sadece fiziksel veya cinsel istismar geliyor çoğunlukla, ancak duygusal istismar diye de bir  türü olduğunu hatırlamak lazım.



Duygusal istismar 

Çocuğun psikolojik olarak sözel yolla istismar edilmesidir. Azarlama, hakaret etme, küçümseme, tehdit etme, suçlama, çocuğa küsmeyokmuş gibi davranma, çocukla alay etme duygusal istismarlardan bazılarıdır.İstismar tiplerinden biri tek başına olabileceği gibi birden fazlası aynı çocukta var olabilir.Özellikle duygusal istismar hemen hemen her zaman diğer istismar tipleriyle beraberdir.

Yani ne kadar masum amaçlar ile de yapsanız, tehdit, korkutma, vb. istismardır. İleride çocuklarımızın daha çok küçük yaşlarda telkin edilmiş korkularla yaşamalarını istemiyorsak, onlarla iletişim kurarken kullandığımız yöntemleri tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder